Ürün Sepetinize Eklendi

X
SEPETE GİT
ALIŞVERİŞE DEVAM ET

18

AĞU'14
Ölüm Karşısında Nasıl Davranmalıyız?
 
 
Hicret sonrası Medine’de Peygamberimizin(s.a.v)hayatta olan erkek çocuğu yoktu.Hz. Hatice(r.anha)validemizden sonra evlendiği diğer hanımlarından da çocuğu olmamıştı.Müşrikler bunu dedikodu mevzuu yapıyor ve “soyu kesildi”diyorlardı.
 
İşte bu sırada eşi Hz. Mariye(r.anha)’den bir oğlu dünyaya geldi.Doğumun olduğu gece Cebrail(a.s)gelip Peygamberimize her zamankinden farklı bir adla hitap etti:”Ey İbrahim’in babası!”.Ertesi sabah namazından sonra Peygamberimiz ashabına doğum haberini verdi.”Ona atamın adı olan İbrahim ismini veriyorum”buyurdular.Medine’de büyük bir sevinç yaşandı.
 
Peygamberimiz İbrahim’e çok düşkündü.Hemen her gün,uzakta olmasına rağmen ziyaret ediyor,bazen de İbrahim babasının bulunduğu yere getiriliyordu.
 
Hicretin onuncu yılında İbrahim yürümeye ve konuşmaya başladı.Fakat bu kadar sevilen mübarek çocuk hastalandı.Bir süre sonra uzun zaman yaşayamayacağı ortaya çıktı.Peygamberimiz(s.a.v) onu sık sık ziyaret ediyordu.Ölürken de yanındaydı…İbrahim son nefesini verdiğinde,kucağına aldı ve gözlerinden yaşlar boşandı…
 
Efendimizin(s.a.v) dövünme ve feryatları yasaklaması,ölüm sonrasındaki tüm üzüntü ve belirtilerini de yasaklamış olduğu şeklinde anlaşılıyordu.Bu yanlış anlama hala bazı zihinleri meşgul ediyordu.Abdurrahman bin Avf(r.a):”Ey Allah’ın Rasûlü,sen bunu(ağlamasını kastederek)yasaklamadın mı?Müslümanlar sizi ağlarken görürlerse onlar da ağlar”dedi.Efendimiz(s.a.v) yine ağlamaya devam etti ve konuşabilecek hale geldiğinde:”Ben bunu yasaklamadım.Bunlar acıma ve merhamet belirtileridir.Merhametli olmayana merhamet olunmaz.Ey İbrahim,eğer tekrar buluşma vaadi olmasa,bu(ölüm)herkesin geçmek zorunda olduğu bir yol olmasa ve son gelenimizin ilk gidene yetişeceğini bilmesek,senin için daha fazla üzülürdük.Yine de senin için çok üzülüyoruz ey İbrahim!Göz ağlar,kalp hüzünlenir fakat ağzımızdan Allah’ın razı olmayacağı bir şey çıkmaz.”dedi.
 
 
Görüldüğü gibi Peygamberimizin(s.a.v) tatbikatı ölüm üzüntüsünü gereğinde ağlamayı caiz,hatta içinden geldiği gibi acıyı yaşamayı teşvik yönündedir.Yalnız yasa da sınır koymuş,üç günü aşması yasaklanmıştır.
 
Ayrıca Efendimizin(s.a.v),ölüsü olanla acıyı paylaşma,ölü evine yiyecek gönderme tavsiyeleri ile,yalnızlık hissi,endişe ve acının azalması,faydalılık ve toplum içinde saygınlık hislerinin artması sağlanmaktadır.
 
Netice olarak Peygamberimizin(s.a.v) ölüm karşısındaki üzüntü ve acı hissinin yaşanmasını,adeta boşaltılmasını teşvik ettiğini görüyoruz.Günümüz psikiyatri normlarına tam bir paralellik arzeden bu durum önemlidir.Çünkü yasın engellenmesi,ilaç ve benzer metodlarla boşaltılmasının önüne geçilmesi veya abartılı gösterilere bahane teşkil etmesi doğru değildir.Aksine deşarj edilmeyen acı,ileriki aylar veya yıllarda ağır bir psikiyatrik hastalık(genellikle depresyon)şeklinde karşımıza çıkacaktır.Tabii bir reaksiyona,suni bir müdahale uygun değildir.
 
Kaynak:Doç.Dr.Sefa Saygılı/Mutluluk Elimizde