Ürün Sepetinize Eklendi

X
SEPETE GİT
ALIŞVERİŞE DEVAM ET

07

NİS'15
Yalnızlık ve İnsan

 

İnsanlar topluluklar hâlinde yaşarlar. İnsanı toplu halde yaşamaya hem fıtratı, hem de hayatın zarûretleri (mecbûriyetleri) zorlar. Mutlak mânâda yalnızlık Allah’a mahsustur.
 
Ancak zaman zaman yalnız kalmak insan için hem bir ihtiyaç, hem de bir mutluluk olabilir.
 
Yalnızlık Allah Teâlâ ile başbaşa kalmak ve derin düşünme imkânı verir. Bu durum, gerçek mânâda büyük her insanın en büyük özlemidir.
 
Allah Samed'dir. Hiç bir şeye muhtaç değildir, ancak her şey Ona muhtaçtır. O vardı, ondan başka hiç bir şey yoktu. Her şeyi yaratan, her yarattığını devam etiren ve mahlukatın devamı için gerekli ihtiyaçlarını da giderek Odur. Bu sözü bu anlamda değelendirmek mümkündür.
 
İnsan ise doğuştan medenidir, toplum halinde yaşar. Hiç kimse yalnız başına bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz, birbirleriyle yardımlaşarak ve dayanışarak yaşarlar.
 
Allah’ın yarattığı insan, O’ndan uzak olduğu nisbette gurbette demektir. Gurbet; yalnızlığı, çaresizliği, bunun neticesi olan melali ve hüznü icab ettirir, insanda bir avunma ve teselli ihtiyacı doğurur. Bu sebepten: “Yalnızlık Allah’a mahsustur!” denilmiştir. O’ndan gayrısının teselli ve ilgiye ihtiyacı vardır. Bütün bu fıtri hususiyetler, -cennet, bütün güzelliklerlele dolu olduğu halde- Adem aleyhisselamın kendi cinsinden bir eş yaratılmasını istemesini gerekli kılmıştır.
 
"Yalnızlık Allah’a mahsustur." deriz de, biz Allah ile olabildik mi bilemeyiz. Doymayacak nefsi doyurmak isteyen, bitmeyecek arzuları tatmin etmeye koşan, ölüme karşı direnen, yalnız değil de nedir. Ümitleri, korkuları kendi cinsinden olan yalnız değil midir.
 
Bedenler kalabalıklarda da gezse de, ruhlarımız yalnızsa ne çıkar alkış ve kınamalardan. Varlık ne para, ne makam, ne de dünyadır. Yalnızlık arttıkça, kalabalıklara ve maddeye esarette artmıştır. Gardıroplar elbise dolu, fakat ruhlarımız yalnız ve çıplaktır. Eşyalar, arabalar, aletler ve bitmez tükenmez bir yarış yalnızlığı getirmiştir. Neden ve niçini olmayan bir koşu hayatımızı tüketmektedir.
 
Yalnızlık geceye mahsus değil, gün ışığında da yalnızdır günümüz insanı. Reçetesini bulamayan hasta gibi çaresiz bekleyiştedir. Büyük ümitler, anlamsız hedefler, faydasız rekabet, çürümeye mahkum güzelliklerle avunarak yalnızlığını gidermek istemektedir.